19 Ocak 2015 Pazartesi


"Dava Adamı"
Nasıl Olmalı?

Bütün renkler kirlenirken, müdahale etmeyen...!!!




17 Ocak 2015 Cumartesi


"DÜŞ MÜYDÜ ? "
Düş müydü
Şairim, hülyadan vazgeç diyorsun,
Gönlüne münasip yar seç diyorsun
Ayrılık yazgımız er geç diyorsun
Yanlış mı işittim duydum, düş müydü?

Gel, demiştin kıramadım ricanı
Güçlü sevgim hiçe saydı bu canı,
Nasıl unuturum o heyecanı,
Çocuk gibi ürkek, toydum düş müydü?

İlk zifaf gecesi yaşarcasına,
Şarab-ı aşkınla coşarcasına
Nefes nefeseydik koşarcasına,
Zevkimden sırsıklam suydum, düş müydü?





Şiirle çınlattım kulaklarını,
Hazdan al al ettim yanaklarını,
Busemle o dolgun dudaklarını,
Kan revan içinde koydum, düş müydü?

İki iri azat ettim yunustan,
Kütür kütür diri idi genç kızdan,
Topuktan başladım sırttan omuzdan
Öperek çırçıplak soydum, düş müydü?


Ben usta süvari sense kısraktın,
Dizgini arzuma bana bıraktın,
Güçlükle zaptettim öyle kıvraktın,
Bir ara kalçandan kaydım, düş müydü?

Aradan utancı kaldırıyorduk,
Sevişmekten öte saldırıyorduk,
Zevkten ser-mest olup çıldırıyorduk
Vuslata doyurdum doydum, düş müydü?


Sevgilim Cemalim erkeğim, derken,
Busenle irkildim şafak sökerken,
Son defa sarılıp veda ederken,
Aşkın kanununa uydum, düş müydü?
Cemal Safi

AŞK

Büyük Usta Nazım diyor ki "Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun. Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır."




Yine Usta'dan devam edelim.."Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır. Hani ağzınla kuş tutsan “Bu kuşun kanadı neden beyaz değil?” diye bir soruyla bile karsılaşabilirsin..İki ucu keskin bıçaktır bu işin. Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman. Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. İyi halin cezanda indirim sağlamaz."

Ben ne zaman sevsem, içim kıpır kıpır olur.. yaşadığımı.. yaşamam gerektiğini bilincime çıkarırım. "İnsan teni sevgiyle beslenir" diyor yazarın biri... Kendisine dokunulmayan sevilmeyen tenler, hem kendisini, hem sahibini öldürür. Akrep ateşle çevrildiğinde nasıl sokarsa iğnesiyle kendisini, ten de başka sevgi tenini ister.

Ama yine de büyük Usta Nazım'la bitirelim. "Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun asolan yürektir.Yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yaşadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte. Sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu. Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini... Hayatı ıskalamaya lüksün yok senin…"

ASMALARIN DANSI
........
Asma bahçelerde gezerken omzuna değen elim
kristal taneler gibi döküverir seni toprağa
Basma entarinin çıplak altı ter ter istek
Altımda canlı , bulunmaz bir yumuşaklık
sırtımı göğe dayayıp beni ezen
Memelerini emerken , bacaklarını kıstığında
solumaların volkanik lavlar
Sen bitersin başlar asmalar
açıp kollarını dans etmeye
Neyimi beğenir bilmem
bırakmaz beni
Yeşil , filiz dudakları
Geniş yapraktan elleri
dönerken çevremde
sürünür boynuma
göğsüme
Sallar memelerini salkım salkım
Hangisi tatlı , bir de bundan em bakalım!

Turgay Fişekçi  


GEL CİHANPERVER
Gel…
Gel annenden, babandan gel
Gel “doğmamış”.
Yüreklerin,
o seni bekleyen
Sevgilerinden gel.

Dünyalar değiştiren,
Arkadaşlarını da al gel.

Bekliyoruz sizi,
Biliyoruz zaman elden ele,
Kalpten kalbe
ve damarlardaki kandan kana
Nakledilen
Bir bayrak yarışıdır.

Dünyanın her bir zerresi
döner durur ya,
Ciğerden, yaprağa, rüzgardan, göle
Aslında an be an, an be an
tüm dünya nefes alır,
Verir ve alır ya.
Binlerce nefestir aldığımız soluk
Binlerce yıllık sevdiklerimizden mirastır ya bize.

İşte gel ki soluklarınla
Gökten getirdiğin solukları ver.
Biliyorsun bebekler bu yüzden sevilirler.

Bilgini, aşığı ve kalpleri göklere açılmış
Nicesini nefeslendiren
O Göklerden nefesli.

Gel.
Bir bebek bedeninde gel.

Süleyman SÖNMEZ | 07 Mart 2006


İNSAN NE ZAMAN ZALİM OLDU?


Düşünce, düzeni, erdemin zahmetsiz bir biçimde akışını sağlayamaz. Erdem, bellekteki şeylerin, tapınımının sürekli yinelenmesi değildir. Düşüncenin bilgisi zamanı bağlar. Düşünce doğası ve yapısı gereği yaşamın tüm akışını tam bir hareket olarak yakalayamaz. Düşüncenin bilgisinin bu bütünlük karşısında içgörüsü yoktur; algılayan konumunda, dışarıdan içeri bakan konumunda olduğu sürece, seçim yapmadan bu bütünlüğün farkında olamaz. Düşüncenin bilgisinin algılamada bir yeri yoktur. Düşünen düşüncedir; algılayan algılanandır. Ancak böyle olduğunda günlük yaşamımızda çabasız bir hareket söz konusu olabilir…

Doğayla bağınızı kaybederseniz, insanlıkla da bağınızı kaybedersiniz. Doğayla hiçbir ilişkiniz yoksa, zamanla katile dönüşürsünüz; yavru fokları, balinaları, yunusları, insanları çıkar için, “spor” olsun diye, yiyecek için ya da bilgi için öldürürsünüz. O zaman doğa sizden korkar, güzelliklerini geri çeker. Ağaçlar arasında uzun yürüyüşlere çıkabilir, hoş mekanlarda kamp yapabilirsiniz, ama yine de bir katilsinizdir, dolayısıyla o güzelliklerle dostluğunuzu kaybedersiniz. Büyük bir olasılıkla hiçbir şeyle, karınızla ya da kocanızla ilişkide değilsiniz; hep kendi özel düşüncelerinizle, zevklerinizle, acılarınızla uğraşırsınız. Kendi karanlık, soyut dünyanızda yaşarsınız, buradan kaçış yolunuz daha da koyu karanlıktır. İlgi alanınız umursamaz, kolaycı ya da şiddet dolu kısa bir yaşam sürmektir.
Sizin sorumsuzluğunuz nedeniyle binlerce insan açlıktan ölür ya da kıyıma uğrar. Dünyanın düzenini yalancı, ahlaktan yoksun siyasetçilere, entelektüellere, uzmanlara bırakırsınız. Kendi içinizde bütünlüğünüz olmadığı için ahlaktan ve dürüstlükten yoksun, yalnızca bencillik üzerine temellenen bir toplum kurarsınız. Sonra da yalnızca sizin sorumlu olduğunuz bütün bu şeylerden deniz kıyısına ya da ormana kaçar ya da “spor” yapmak için silah taşırsınız. Bütün bunları biliyor olabilirsiniz, ama bilgi dönüşüm yaşamamızı sağlamaz.
Ancak bütünlük duygusuna sahip olduğunuzda evrenle ilişkide olabilirsiniz.
Jiddu Krishnamurti

12 Ocak 2015 Pazartesi


CHARLIE HEBDO KATLİAMI SONRASI
PARİS MİTİNGİ PROTESTO MU? GÜNAH ÇIKARMA AYİNİ Mİ?

7 Ocak da, El-Kaide, IŞİD teröristlerinin yaptığı Charlie Hebdo katliamını protesto etmek için dün 11.01.2014 Paris de bir Devlet Töreni düzenlendi.

1,5 milyon insanın protesto etmek için katıldığı miting, maalesef Emperyalistlerin kendisini aklama törenine dönüştü.

Emperyal akıl, peşine halkları da takarak; ne kadar demokrasiye bağlı oldukları propagandasını utanmadan yaptılar. Protesto mitingini kullanarak, kendi yarattıkları canavarın katliamlarını, kendilerini temize çıkaracak “demokrasi ayini”ne dönüştürdüler. Bol bol “gerçek katillerin” ağzından “piyon katiller” telin edildi.



Bu protesto “tiyatrosunu” nasıl değerlendirelim? Benim değerlendirmem şu:

  1. Bu katliam gerçekleştiği gün bütün dünyada ki insanların politik görüşleri ne idiyse, katliam ve protesto mitingi sonrasında olumlu ve olumsuz anlamda 1gram değişiklik olmamıştır. Medya da mitingin kalabalığına bakarak ve bol palavralı demeçleri göz önüne alarak yapılan çok olumlu yorumlar da palavra olmanın ötesinde bir şey değildir.
  2. Bu miting, Fransa Sosyalistlerinin de neden eridiğinin bir göstergesidir. Katillerin arkasındasaf tutmuşlar, alternatif bir miting düzenleyememişlerdir. Emperyallerin kendilerini aklama, meşrulaştırma çabasına katkı vermişlerdir.
  3. Paris dışında halkların dayanışma amaçlı yaptığı protesto mitingleri en değerli olan eylemlerdi. Fakat bu mitinglerden de somut bir sonuç beklemek hayalcilik olur.
  4. Sonuç: Dünyayı kana bulayanlar, Paris mitinginin ön safında bulunan zevattır. Kendi yarattıkları canavarı, halka önderlik yaparak protesto eder görünmüşlerdir. Yeni katliamları için moral revizyonunu gerçekleştirmişlerdir
Ezilen sınıf ve tabakalar, dünyayı kana bulayan gerçek katillerin Emperyalistler olduğu gerçeğini bilince çıkaramazsa.. iyi niyetiyle de olsa... Emperyalistlerin kuyruğuna takılmak zorunda kalır.

10 Ocak 2015 Cumartesi


PARİS “CHARLIE HEBDO” KATLİAMI VE GELİŞMELER

Aslında dünyada ve ülkemizde hepimizin bildiği şeyler yaşanıyor. Gizemi, sırrı filan yok. Emperyalizm içine girdiği ekonomik krizden çıkmak ve hegemonyasını devam ettirmek için bilindik senaryolarını peş peşe piyasaya sürüyor. Taliban’dan başlayıp El-Kaide, IŞİD, Boko Haram, Hizbullah, Hamas adı aklıma şimdi gelmeyen yüzlerce örgütü emperyalizmin istihbarat örgütlerinin kurdurduğunu veya destekleyerek büyüttüğünü bilmeyen saf kaldı mı?
Bizim takiyecilerin demokratlığı gibi, Batı ülkelerinin özellikle AB ülkelerinin Demokrasi havariliğinin sahtekârlıktan öte bir şey olmadığını kavramak için siyaset bilimi uzmanı olmaya gerek var mı? İşlerine geldiği zaman en zalim diktatörleri, hükumetleri nasıl desteklediklerini görmüyor muyuz?

Paris de Charlie Hebdo katliamı, Ortadoğu savaşında yeni bir aşamaya geçildiğinin işareti. Bu arada bir taşla iki, üç kuş vurulması da işin bonusu.

Oynanan oyunun özü şu:
  • Enerji kaynakları yeniden paylaşılıyor.
  • Ortadoğu da enerji kaynaklarını emperyalistler ile uyumlu yönetecek uydu devletler kurulmak isteniyor.
  • Uydu devler kurulması için gerekli olan nüfus dağılımı, taşeron örgütler vasıtasıyla insanlar öldürülerek veya yerleşim yerlerinden sürülerek sağlanıyor.
  • Bu taşeron örgütlerin İslamcı olması, Ortadoğu’ya müdahale için Emperyallere propaganda imkanı ve kendi halklarını ikna etmede kolaylık sağlıyor.
  • İslamcı terör, ekonomik sıkıntılarla başı dertte olan batı ülke yönetimlerinin güvenlik gerekçesiyle "otoriterleşmesine" de katkı sağlıyor. Halklar güvenlik korkusuyla getirilen antidemokratik yasalara karşı çıkmasın isteniyor.
  • Bugün “Der Spiegel de, Suriye gizlice nükleer santral kuruyor” haberi çıkmış. Biz bu oyunu Saddam da yemiştik..:) ) Anlaşılıyor ki Suriye bahanesi ile yeni müdahaleler planlanıyor.


Ayrıca, Paris de “Charlie Hebdo” katliamı nedeniyle bizim İslamcıların şiddeti nasıl destekledikleri, özgür düşünceden nasıl nefret ettikleri de ortaya çıktı diyelim. Çünkü ne mal olduklarını zaten biliyorduk..


Sonuç olarak, dünyada ve ülkemizde bilinmedik bir şey yok. Sorunumuz bilmemek değil, tüm bunlara karşı seyreden pozisyonundan, etkili bir şekilde karşı çıkma pozisyonuna geçemeyişimiz. Emperyalizme, kapitalizme karşı mücadeleyi örgütleyemememiz. Bunu da başka yazıda ele alalım.